Moby Dick’ten Alıntı

RÜZGÂRALTI KIYI

Ömer Faruk Yıldız
2 min readDec 24, 2023

Birkaç bölüm önce, New Bedford’ daki handa karşılaştığımız, karaya yeni ayak basmış uzun boylu bir denizciden, Bulkington’ dan bahsedilmişti.

Pequod’ un soğuk ve hırçın dalgalara bata çıka ilerlediği o buz gibi kış gecesi dümende kimi göreyim: Bulkington’in ta kendisi! Kışın ortasında dört yıllık tehlike dolu bir yolculuktan dönmüş ve daha dinlenme fırsatı bile bulamadan bir başka fırtınalı sefere yazılmış bu adama acımayla karışık bir hayret ve korkuyla baktım. Karaya ayak basınca tabanları yanıyordu sanki. En muhteşem şeyler, anlatması en zor olanlardır ve en derin hatıraların ne yazık ki kitabeleri dikilmemiştir. Bulkington’in mezar taşı da işte kitabımızın bu kısacık bölümünden ibarettir. Yalnızca şu kadarını diyeyim: Bulkington’in kaderi fırtınanın savurduğu, rüzgâraltı sahillerde sürüklenip duran sefil bir geminin kaderi gibiydi. Liman yardım eli uzatmak için çırpınmaktadır. Liman demek emniyet, rahatlık, yanan bir ocak, yemek, sıcak battaniyeler, dostlar ve fani tarafımıza iyi gelen her şey demektir.

Ama öyle bir fırtınada liman yahut kara, gemi icin en büyük tehlikedir. Gemi bütün bu misafirperverlikten kaçmak zorundadır, yoksa karaya en ufak bir temasında, omurgasının bir yere azıcık dokunması halinde baştan aşağı çatırdayıp parçalanıverir. Tüm gücüyle yelkenlerini açıp kıyıdan uzaklaşmalı, kendisini memlekete kavuşturacak rüzgârlarin tersine hareket etmelidir. Kabarmış denizin karadan uzak ıssızlığına teslim olmalıdır, zira sığınmak demek tek başına tehlikenin kollarına atılmak demektir o durumda. Geminin biricik dostu, en azılı düşman haline geliverir.

Şimdi Bulkington’in durumunu anlayabildiniz mi? İnsanın sindirebilmesine imkân olmayan bu hakikati, yani derin, içten tefekkür dediğimiz şeyin aslında göklerin ve yerlerin en sert rüzgarları bir araya gelip insan ruhunu tehlikeli, esir edici kıyılara doğru sürüklemeye çalışırken ruhun kendini denizlerin serbestliğine doğru çekme mücadelesi vermesinden ibaret olduğunu gördünüz mü?

En yüce hakikat işte bu karasız, kıyısız, bizatihi Tanrı kadar uçsuz bucaksız halde gizlidir. O sebeple, bu uğuldayan sonsuzlukta yok olup gitmek, emniyet için de olsa, rüzgâraltına doğru utanç verici bir vaziyette savrulmaktan iyidir! Hangi korkak, solucan gibi sürüne sürüne toprağa sığınır, ha? Ey müthişin dehşeti! Boşuna mı bunca 1strap? Dik dur, dik dur Bulkington! Canını dişine tak, sen bir yarıtanrısın! Okyanusta yok oluşun seni tekâmüle götürüyor, dik dur!

(Moby Dick – Herman Melville, Sel Yayınları, çev. Deniz Keskin)

--

--

No responses yet